Sözlerime geçtiğimiz günlerde izlediğim bir filmden
bahsetmekle başlayacağım. Bu film, başlıktan da tahmin edebileceğiniz üzere
başrolünde Jim Carrey ‘nin oynadığı “Truman Show” dur. Bu filmde benim ilgimi
çeken kısım ise ana karakterimiz Truman’ın hayatının, sadece onun haberi
olmadan çekilerek bir reality show haline getirilmesidir. Ailem dediği insanlar, arkadaşları ve hatta
baktığı güneşin bile sahte olduğunu anladığım zaman aklıma şu soru geldi: “Peki
ya bizim hayatımız da bizim sandığımız kadar özel ve bize ait değilse?”.
Çevrenize bakın. Belki siz şu an bu yazıyı okurken bile
yanınızdan gelip geçen insanlar aslında sadece birer birey değildir. Bu
insanlar aslında sizi tamamen diğer bireylerden özgün kılacak olan faktörleri
sizden çalan insanlardır. Biz buna halk arasında “toplum baskısı” adını
veririz. Bana göre toplum baskısı konusunda çok ciddi bir paradoks vardır ve o
da şudur: “İnsanlar toplum baskısı ile karakterlerini şekillendirir ancak o
şekillenen karakterlerin çoğunluğu da kalan bireyleri şekillendirir. O halde
toplumda hiç özgün birey yok mudur ki çoğunluk toplum baskısı ile şekillenirken
birkaç yaratıcı ve özgün birey de buna katkı yapabilsin?”.
Bu soru, benim ve artık sizin aklınızda takıladursun
şimdi bir sonraki konuya geçelim. Sosyal medyanın kişiliğimiz üzerindeki
etkisi… Ben şahsen pek sosyal medya kullanıcısı değilim ancak bunun insanlara
etkilerini gözlemleyebilecek kadar da yakınımdır. Sabahtan akşama kadar sonra
yine sabaha kadar gönderilen mesajlar, beğeniler vs… Ancak sosyal medyada biz
fark etmesek bile bizi şekillendiren faktörler vardır. Paylaşılan bir mesaj,
bir hashtag veya beğenilen bir fotoğraf bile bizim bağımsız fikirlerimizi hemen
bir kalıba sokar. Sadece kalıba sokmakla
da kalmaz, aynı zamanda tamamen bizim insan olmamızdan kaynaklı bir durumla
benimsediğimiz bu fikri sonuna kadar destekleyip hayatımızın bir parçası haline
getirir. İşte bizim özümüz de budur.
Yukarıdaki faktörleri son bir örnekle tamamlamak
istiyorum. İzlediğim bir belgeselde yapılan psikolojik bir deney şu şekilde
gerçekleşir: İnsanlar bir sıraya sokulur
ve onlara sırasıyla iki sütun grafiği gösterilip hangisinin daha uzun olduğu
sorulur. Sıranın hepsi “A grafiği”nin daha uzun olduğunu söyler ancak işin aslı
“B grafiği” nin daha uzun olmasıdır. İşte deneyin aslı: Sıradaki insanların
biri dışında (sondaki) hepsi deneyin birer parçasıdır ve hepsi bilerek yanlış
cevabı söylemişlerdir. Sıra bizim deneğimize gelince de işler karışmıştır çünkü
“B grafiği” cevabı çok bariz olsa bile denek de toplumun ona uyguladığı
baskıyla “A grafiği” yanıtını vermiştir.
İşte, deneyden de görüldüğü gibi toplum baskısı, deyim yerindeyse güneşi
balçıkla sıvatabilir insana.
Kısaca toparlamak istersek, sizin de yukarıda gördüğünüz
gibi toplum baskısı insan hayatında çok önemli bir yere sahip olan bir olgudur.
Siz siz olun benliğinizi koruyun. Bu dünyayı, parlak ve özgün zihinler
kurtaracaktır. Eğer bu olmuyorsa size tavsiyem ancak ve ancak şudur: Eğer
toplum baskısı kaçınılmaz ise siz de toplumu değiştirin. Daha iyi, mutlu, zeki
bir toplum sizi daha iyi bir yönde geliştirir, fikirleriniz daha berraklaşır.
Tekrardan konumuzun başlangıç noktasına dönecek olursak sizler daima toplum
baskısına yenilmeyecek kadar iradeli, özgün insanlar olun ki hiçbirimiz birer
Truman’ a dönüşmeyelim ve başkalarının bizi dilediklerince şekillendirmelerine
izin vermeyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder