22 Mayıs 2019 Çarşamba

Truman Show Sendromu



Sözlerime geçtiğimiz günlerde izlediğim bir filmden bahsetmekle başlayacağım. Bu film, başlıktan da tahmin edebileceğiniz üzere başrolünde Jim Carrey ‘nin oynadığı “Truman Show” dur. Bu filmde benim ilgimi çeken kısım ise ana karakterimiz Truman’ın hayatının, sadece onun haberi olmadan çekilerek bir reality show haline getirilmesidir.  Ailem dediği insanlar, arkadaşları ve hatta baktığı güneşin bile sahte olduğunu anladığım zaman aklıma şu soru geldi: “Peki ya bizim hayatımız da bizim sandığımız kadar özel ve bize ait değilse?”.
Çevrenize bakın. Belki siz şu an bu yazıyı okurken bile yanınızdan gelip geçen insanlar aslında sadece birer birey değildir. Bu insanlar aslında sizi tamamen diğer bireylerden özgün kılacak olan faktörleri sizden çalan insanlardır. Biz buna halk arasında “toplum baskısı” adını veririz. Bana göre toplum baskısı konusunda çok ciddi bir paradoks vardır ve o da şudur: “İnsanlar toplum baskısı ile karakterlerini şekillendirir ancak o şekillenen karakterlerin çoğunluğu da kalan bireyleri şekillendirir. O halde toplumda hiç özgün birey yok mudur ki çoğunluk toplum baskısı ile şekillenirken birkaç yaratıcı ve özgün birey de buna katkı yapabilsin?”.
Bu soru, benim ve artık sizin aklınızda takıladursun şimdi bir sonraki konuya geçelim. Sosyal medyanın kişiliğimiz üzerindeki etkisi… Ben şahsen pek sosyal medya kullanıcısı değilim ancak bunun insanlara etkilerini gözlemleyebilecek kadar da yakınımdır. Sabahtan akşama kadar sonra yine sabaha kadar gönderilen mesajlar, beğeniler vs… Ancak sosyal medyada biz fark etmesek bile bizi şekillendiren faktörler vardır. Paylaşılan bir mesaj, bir hashtag veya beğenilen bir fotoğraf bile bizim bağımsız fikirlerimizi hemen bir kalıba sokar.  Sadece kalıba sokmakla da kalmaz, aynı zamanda tamamen bizim insan olmamızdan kaynaklı bir durumla benimsediğimiz bu fikri sonuna kadar destekleyip hayatımızın bir parçası haline getirir. İşte bizim özümüz de budur.
Yukarıdaki faktörleri son bir örnekle tamamlamak istiyorum. İzlediğim bir belgeselde yapılan psikolojik bir deney şu şekilde gerçekleşir:  İnsanlar bir sıraya sokulur ve onlara sırasıyla iki sütun grafiği gösterilip hangisinin daha uzun olduğu sorulur. Sıranın hepsi “A grafiği”nin daha uzun olduğunu söyler ancak işin aslı “B grafiği” nin daha uzun olmasıdır. İşte deneyin aslı: Sıradaki insanların biri dışında (sondaki) hepsi deneyin birer parçasıdır ve hepsi bilerek yanlış cevabı söylemişlerdir. Sıra bizim deneğimize gelince de işler karışmıştır çünkü “B grafiği” cevabı çok bariz olsa bile denek de toplumun ona uyguladığı baskıyla “A grafiği” yanıtını vermiştir.  İşte, deneyden de görüldüğü gibi toplum baskısı, deyim yerindeyse güneşi balçıkla sıvatabilir insana.
Kısaca toparlamak istersek, sizin de yukarıda gördüğünüz gibi toplum baskısı insan hayatında çok önemli bir yere sahip olan bir olgudur. Siz siz olun benliğinizi koruyun. Bu dünyayı, parlak ve özgün zihinler kurtaracaktır. Eğer bu olmuyorsa size tavsiyem ancak ve ancak şudur: Eğer toplum baskısı kaçınılmaz ise siz de toplumu değiştirin. Daha iyi, mutlu, zeki bir toplum sizi daha iyi bir yönde geliştirir, fikirleriniz daha berraklaşır. Tekrardan konumuzun başlangıç noktasına dönecek olursak sizler daima toplum baskısına yenilmeyecek kadar iradeli, özgün insanlar olun ki hiçbirimiz birer Truman’ a dönüşmeyelim ve başkalarının bizi dilediklerince şekillendirmelerine izin vermeyelim.
                                                                                                                                    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Platon Ve Sokrates’in Sanat Anlayışı Üzerinden Sanatın Varlığı Ve Gerekliliği

Sanatın varlığını, sebebini ve anlamını açıklamak amacıyla insanlar sanata birçok değer yüklemişlerdir. Estetik, haz verici ve öğretici ol...